Hermetizm genellikle felsefi bir sistem, ezoterik bir öğreti ya da kadim bir inisiye olarak tanımlanır. Çok geniş ve çeşitli olmakla birlikte, bu öğreti yaklaşık olarak MÖ 300 – MS 1200 yılları arasındaki antik metinlere dayanır.
Hermetizm öğretisini kuran kişinin Hermes Trismegistus (üç kere büyük Hermes) adlı efsanevi bir bilge olduğuna inanılır. Hermes Trismegistus antik Yunan tanrısı Hermes ve antik Mısır tanrısı Thoth’un bir sentezidir. Bununla birlikte, hermetizmin en bilindik metinlerine Corpus Hemeticum (Hermetik Külliyat) adı verilir. Bu mistik öğreti kolektif bir şekilde MÖ 100 – MS 300 yılları arasında yazılmıştır.
Ne zaman kendi içime baksam Tanrının rahmetinden doğan ruhu görüyorum. Kendi içimden çıktım; ölümsüz bir bedene büründüm. Ve şimdi ben eski ben değilim. Zihnin içinde doğdum! [Hermetik Külliyat, XIII. 3]
Hermetizm hem dini hem de felsefi birçok temayı ortak bir şekilde barındıran bir sistemdir. Örneğin ruhların yeryüzüne sınavlarla gelişim için geldiklerine, almaları gereken dersleri alana kadar tekrar tekrar doğduklarına inanılır. Bu bakımdan Hermetizmde hem Hinduizm gibi doğu dinlerinden hem de Pyhagorasçılık ve Platonculuk gibi felsefi sistemlerden izler mevcuttur. Evrenin kozmik yasalarla işlemesi inancı da determinizmin henüz antikitede mistik bir öğreti olarak kabul edildiğini göstermektedir.
Hermetizm, philosophia perennis ve prisca theologia olmak üzere iki katmanlı bir geleneği temsil eder. Philosophia perennis, tüm kültürlerde ortak evrensel hakikatlerin bulunabileceği bir bakış açısıdır. Prisca theologia ise dinlerdeki tek teolojik gerçekliğin bulunduğunu iddia eden doktrindir. Bu bakımdan Hermetizm; Zerdüştlük, Orpheusçuluk, Yeni Platoncululuk ve Kabala gibi birçok mistik akımın temel tezlerini paylaşır. Hermetik metinler zamanla anlamından saptırılmış, daha çok okültistler tarafından büyü ve simya ile ilgili yorumlanmıştır.
Hermetizm’de sonsuz gerçeklik olan her şey Tek’tir. Tek olan; Tanrı, Efendi, Baba, Zihin, Akıl, Yaratıcı gibi farklı şekillerde isimlendirilebilir. Bu nedenle Tanrı kendini yarattığından hem aşkın, hem de kozmosu yarattığından içkin bir niteliğe sahiptir. Bu görüş Stoacıların da kozmo-teolojik görüşlerine oldukça yakındır. “Yukarısı nasılsa, aşağısı da öyle” Hermetizm’in bilindik bir mottosudur. Tanrıyı aramak için yukarıya bakmaya gerek yoktur; o içimizde, her yerdedir. Diğer bir deyişle makrokosmoz ne ise mikrokosmoz da odur. Hallâc-ı Mansûr’un “En el-Hakk” (ben Hakk’ım) dediğinde de kastettiği şey budur.
Hermetik gelenek aslında bir senkretizm sunsa da gnostik felsefe ile arasında bazı farklar vardır. Gnostik felsefe düzalizmi baz alır ve ruha maddeden daha fazla önem verir. Hermetizm’de ise Tek olan ön plandadır; evren yaratıcı işlevini daimî olarak sürdürür. Bu bakımdan Hermetizm’deki Parmanides’in, Gnostisizm’de ise daha çok Platon felsefesinin izlerini görmek mümkündür. Gnostisizm için reenkarnasyon, ruhun ölümsüzlüğü, psişik gelişim gibi konular daha önemlidir. Ayrıca gnostik felsefede “kendini yaratan” bir Tanrı’dan daha çok “evreni yaratan” bir Tanrı (zanaatkar) kurgusu vardır. Bu kurgu Platon’daki Demiurgos’un praksisidir.
Hem Gnostik felsefenin hem de Hermetizm’in merkezinde ezoterik bilgi vardır. Ezoterik bilgi içe dönük bilgi türü olması bakımından özele yani seçkin olana hitap eder. Bu felsefi bilgidir. Bu nedenle hakikatlere ulaşabilmede dinler yetersizdir. Egzoterik bilgi ise dışa dönük bilgi olması bakımından genel kitleye yani topluma hitap eder. Egzoterik bilgi ise din yoluyla kitlelere aktarılır. Ancak kişi kendini gerçekleştirme sürecindeki yetkinlik içebakış yoluyla sağlanabilir. Bu da ezoterik bilgiyle mümkündür. Bundan dolayı tüm inisiyetik öğretilerin temelinde neticesi farkındalık olan ezoterik bilgi yer alır.
Ezoterik ve egzoterik bilgi türleri felsefi ve dinsel bilgi anlamında antikitenin iki boyutunu oluşturmaktaydı. Bununla birlikte, antik Yunan ezoterizmi de kendi içinde üç bilgi türüne ayrılmaktaydı. Bunlardan ilki olan gnosis sezgi ya da tefekkür yoluyla öğrenilebilen bilgidir. Öğrenim yoluyla öğrenilebilen mathesis ve ısdırap çekerek öğrenilebilen pathesis ise diğer bilgi türleridir. MS 1. yüzyılda, özellikle Mısır’da taraftar bulan gnostik felsefenin iktisadi-sosyal koşulları bu bilgi türlerini kapsamında düşünülebilir. Köleler için “pathesis” kaçınılmazdı. Yurttaş olmayanlar için ise “mathesis”. Yurttaş olmayanlar (metekler) çoğunluğunu tacir ve zanaatkarların oluşturduğu ara sınıf olması bakımından teknik bilgi için en uygun gruptur. Yurttaşlar ise gnosis adlı bilgi türüne yani gizli olan ve keşfedilmeyi bekleyene erişebilmekteydi.
Üç bilgi türüne sahip olabilen üç farklı grup (köleler, tacirler ve yurttaşlar) belli sınıfları da temsil etmekteydi. Tensel tözleri maddesel dünyaya ait olanlara somatik, ruhları Öte Dünya’ya dönmek için çabalayanlara psychchi, ve nihayetinde ilksel Baba’yla bütünleşme ayrıcalığına sahip olanlara da pneumatici adı verilmiştir.
Hermetik gelenekte felsefi ya da dinsel bir ayrım gerekli değildir. Ancak hermetik ya da gnostik akımlar yoluyla temsil edilen sınıflarda bireylerin sosyo-iktisadi koşulları ön plandadır. Bu bakımdan dini ve felsefi akımlara bağlı olan gruplar her zaman ekonomik koşullar tarafından belirlenmiştir. Bu nedenle çoğu pagan dininde belli tanrılar sosyal sınıflara karşılık gelir. Antik Roma’da Mars’ın askerleri, Jupiter’in imparatorun da mensup olduğu hanedanlığı, Merkür’ün ise tacir sınıfını temsil etmesi bir tesadüf değildir.